Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.


 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Hz. MÛSA (a.s)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
SEDEF_63
Admin
SEDEF_63


Kadın
Mesaj Sayısı : 91
Yaş : 34
Nerden : Heran Heryer Olabilir
Kayıt tarihi : 20/01/09

Hz. MÛSA (a.s) Empty
MesajKonu: Hz. MÛSA (a.s)   Hz. MÛSA (a.s) EmptySalı Ocak 27, 2009 9:15 pm



Allah Teâlâ'nın dört büyük kitaptan biri olan Tevrat'ı verdiği ve yeryüzünde dinini tebliğ edip hakim kılması için gönderdiği Ulu'l-Azm* peygamberlerden biri. Hz. İbrahim (a.s)'in soyundan olup İsrailoğullarının akidelerini islah etmek ve onları Allah Teâlâ'nın dilediği nizama kavuşturmakla görevlendirilmişti. Küfürle mücadelesi Kur'ân-ı Kerim'de uzun uzun anlatılmaktadır.
Hz. Adem (a.s)'den Rasulullah (s.a.s)'e kadar pek çok peygamber gelmiştir. Bu peygamberler gönderildikleri kavimleri Allah Teâlâ'ya iman etmeye çağırmışlar; bu yolda kâfirlerle savaşmışlar yaşadıkları diyarlardan çıkarılmışlar; ezilmişler hor görülmüşler ve hatta öldürülmüşlerdir.

Mûsa (a.s) da Allah Teâlâ tarafından İsrailoğulları'na gönderilmiş bir rasul idi. O da tıpkı kendisinden önce gönderilmiş olan peygamberler gibi kavmini Allah'a iman etmeye çağırdı. Kavmine zulmeden ve ilâhlık iddiasında bulunan Firavun'a karşı tevhid yolunda mücahede etti. Bu uğurda bütün peygamberlerin karşısına çıkan güçlükler onun da karşısına çıktı. Doğup büyüdüğü diyardan çıkarıldı kâfirler tarafından öldürülmek gayesiyle kovalandı. Allah Teâla Kur'ân-ı Kerim'de bir ayette Hz. Mûsa (a.s)'dan şöyle bahsediyor: "Kur'ân'da Musa'yı da an. Çünkü o ihlâs sahibi idi ve İsrailoğulları'na gönderilmiş bir peygamber idi"(Meryem 19/51).

Hz. Musa (a.s)'nın Firavun ile olan kıssası Kur'an'ın bazı sûrelerinde çeşitli üslûplarda ve teferruatlı olarak anlatılmıştır. Firavun ve ordusunun Kızıldeniz'de boğulmaları olayından sonra İsrailoğulları ile ilgili kıssasına da genişçe yer verilmiştir.

Musa (a.s)'nın Firavun ile olan mücadelesi bir şahsın bir kralla bir peygamberin sadece büyük bir zorba ile olan mücadelesinden ibaret değildir. Bilâkis bu hak ile bâtıl'ın çatışması Rahman'ın ordusu ile şeytanın ordusunun kaçınılmaz savaşıdır. Aslında hak ile bâtıl arasındaki bu savaş insanoğlunun yaratılışından insanları ıslah etmek üzere nebîler ve rasullerin hayat sahnesine çıkmasından beri devam edegelmektedir.

Sapıklık ve bâtıl daima İblis ve onun ordusu tarafından temsil edilmiş imana tevhide peygamberliğe kısaca Hakka sürekli meydan okumuştur. Fakat kazanan daima Hak olmuştur. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Muhakkak ki Biz peygamberlerimizi ve iman edenleri hem dünya hayatında hem de meleklerin Şahid olacağı günde muzaffer kılacağız" (el-Mü'min 40/51).

Hz. Musa (a.s)'da gönderildiği kavmi cehalet ve sapıklık içerisinde buldu. Onları Hakka davet etti yurdundan çıkarıldı savaştı ve sonunda Allah Teâlâ'nın izniyle kazandı.

Hz. Musa (a.s)'nın Nesebi Doğumu ve Hayatı

Musa (a.s)'nın babası İmran'dır Onun babası Yahser onun da babası Kahes'dir. Nesebi Yakub (a.s)'a ulaşır; ki onun babası Hz. İshak (a.s) onun da babası Hz. İbrahim (a.s)'dir. Musa (a.s)'nın yanında gördüğümüz Harun (a.s) onun kardeşidir. Allah Teâla Musa (a.s)'yı Firavun'a imana davet için gönderdiğinde Hz. Harun (a.s)'u da ona yardımcı olarak seçmiş ve görevlendirmişti. Hz. Musa (a.s) Allah Teâla'ya şöyle dua ederek kardeşi Harun (a.s)'u kendisine yardımcı yapmasını istemişti: "Bir de bana ehlimden bir vezir (yardımcı) ver. Kardeşim Harun'u (ver)" (Tâhâ 20/29-30).

Hz. Musa (a.s) Mısır'ın çok zor günler yaşadığı bir dönemde doğdu. Bu sırada ilâhlık iddialarında bulunarak haddi aşan Firavun İsrailoğulları halkına dayanılamayacak eziyetlerde bulunuyor bu insanları zulümle kasıp kavuruyordu. İsrailoğulları Kıpt kavminin muamelelerinden ve krallarının ağır baskılarından bıkmışlardı. Mısır'da yaşamanın bir tadı kalmadığını biliyor ve dedelerinin yurdu olan Kenan illerine gitmek istiyorlardı. Ama onlardan her işinde istifade eden Firavun yakalarını bir türlü bırakmak istemiyordu. Onlara zulmün en akla gelmeyecek olanını yaptı. Nitekim Kur'ân-ı Kerim'de; "Biz sana Musa ve Firavun'un mühim haberlerinden iman edecek bir kavim için gerçek olarak okuyacağız. Çünkü Firavun o yerde (Mısır'da) başkaldırmış ve ahalisini parçalara bölüp kendisine bağlamıştı" (el-Kasas 28/3-4) buyuruluyor.

Firavun saltanatı sırasında İsrailoğullarına çok kötü eziyetlerde bulundu; onları köle yaptı en çirkin ve adî işlerde çalıştırdı. Allah Teâlâ İsrailoğullarını bu sıkıntıdan azgın Firavun'un şerrinden zulüm ve taşkınlıklarından kurtarmak için Hz. Musa (a.s)'yı gönderdi.

Sa'lebî Kısas-ı Enbiya'sında İmam Suddî'den; Firavun'un bir rüya gördüğünü korkup kederlendiğini naklediyor. Rüyasında Kudüs tarafından gelen bir ateş gördü. Bu ateş Mısır'a kadar uzanıp Firavun'un evlerini yaktı. Fakat sadece Kıpti'lere zarar verdi İsrailoğulları ise kurtuldular. Uyanınca hemen kâhin ve müneccimlerden rüyayı tabir etmelerini istedi. Onlar dediler ki; "İsrailoğulları içinden bir çocuk dünyaya gelecek Mısırlıların helâkına ve senin krallığının yok olmasına sebep olacak. Doğacağı zaman da iyice yaklaştı."

Bu haber üzerine telaşlanan Firavun İsrailoğulların'dan doğan bütün erkek çocukların öldürülmesini emretti. Kur'ân-ı Kerim'de bu olay şöyle anlatılıyor: "Firavun memleketin başına geçti ve halkı fırkalara ayırdı. İçlerinden bir topluluğu güçsüz bularak onların oğullarını boğazlıyor kadınları sağ bırakıyordu. Çünkü o bozguncunun biriydi" (el-Kasas 28/4).

İsrailoğulları arasında iş yapabilecek insanların azalması üzerine Kıptîlerin ileri gelenleri Firavun'a giderek "Eğer böyle öldürmeye devam ederseniz ileride bizim işlerimizi yapacak kimse bulamayacağız" dediler. Firavun da erkek çocukların bir sene öldürülmesini bir sene de öldürülmemesini emretti. Erkek çocukların öldürülmediği sene Harun (a.s) doğdu. Öldürüldükleri sene ise Musa (a.s)...

Musa (a.s) doğunca annesi çok üzüldü. Allah Teâlâ ona korkmamasını üzülmemesini vahyetti. Kalbine bir rahatlık verdi. Bu Kur'an'da şöyle anlatılıyor: "Musa'nın annesine: "Çocuğu emzir başına geleceklerden korktuğun zaman onu suya (Nil'e) bırak. Korkma üzülme. Biz şüphesiz onu sana döndüreceğiz ve peygamber yapacağız" diye bildirmiştik" (el-Kasas 28/7).

Musa (a.s)'nın annesi de ilham edileni yaptı ve yavrusunu bir muhafaza içerisinde suya bıraktı. Ablasına da "Onu izle" dedi. Musa (a.s)'yı taşıyan sandık Allah'ın izniyle dalgalarla sürüklenerek Firavun'un sarayına ulaştı. Yıkanmakta olan cariyeler sandığı bulup Firavun'un karısına götürdüler. Allah Teâlâ Firavun'un karısı Asiye'nin kalbine bu çocuğun sevgisini koydu. Firavun çocuğu görünce öldürmek istedi. Ancak Asiye çocuğu kendisine vermesini istedi. Çünkü hiç çocukları olmuyordu. Kur'an-ı Kerim bunu şöyle anlatıyor: "Firavun'un karısı: Benim de senin de gözün aydın olsun! Onu öldürmeyiniz belki bize faydalı olur yahut onu oğul ediniriz" dedi. Aslında işin farkında değillerdi" (el-Kasas 28/9).

Hz. Musa (a.s) acıkınca onu emzirmek icab etti. Fakat o kimseden süt emmek istemiyordu. Allah Teâlâ bunu şöyle zikrediyor: "Önceden süt annelerinin memesini kabul etmemesini sağladık. Musa'nın ablası; "size sizin adınıza ona bakacak iyi davranacak bir ev halkını tavsiye edeyim mi?" dedi. Böylece onu annesinin gözü aydın olsun diye ona geri çevirdik. Fakat çoğu bilmezler" (el-Kasas 28/12-13).

Musa (a.s) böylece annesine dönmüş oldu. Üstelik Firavun'un sarayında büyüdü. Firavun ailesinin sevgisini kazandı. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: "Musa erginlik çağına gelip olgunlaşınca ona hikmet ve ilim verdik. İyi davrananları böyle mükâfatlandırırız" (el-Kasas 28/14).

Yetişip delikanlılık çağına gelen Musa (a.s) bir gün şehre indi. Öğle üzeriydi. Dükkanlar kapalıydı ve halk evlerinde istirahat ediyordu. Kur'ân-ı Kerim'de şehirde geçen hadise şöyle anlatılıyor; "Musa halkının haberi olmadığı bir zamanda şehre idi. Biri kendi adamlarından diğeri de düşmanı olan iki adamı dövüşür buldu. Kendi tarafından olan kimse düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa onun düşmanına bir yumruk vurdu ölümüne sebep oldu. "Bu şeytanın işidir; çünkü o apaçık saptıran bir düşmandır" dedi. Musa "Rabbim! doğrusu kendime yazık ettim beni bağışla" dedi. Allah da onu bağışladı. O şüphesiz bağışlayandır merhamet edendir. Musa; "Rabbim! Bana verdiğin nimete and olsun ki suçlulara asla yardımcı olmayacağım " dedi. Şehirde korku içinde etrafı gözeterek sabahladı. Dün kendisinden yardım isteyen kimse bağırarak ondan yine yardım istiyordu. Musa ona: "Doğrusu sen besbelli bir azgınsın " dedi. Musa ikisinin de düşmanı olan kimseyi yakalamak isteyince: "Ey Musa! Dün bir cana kıydığın gibi bana da mı kıymak istiyorsun? Sen ıslah edenlerden değil ancak yeryüzünde bir zorba olmak istiyorsun"dedi" (el-Kasas 28/15-19).

İsraillinin olayı ağzından kaçırması üzerine bütün halk Musa (a.s)'nın Mısırlıyı öldürmüş olduğunu öğrendi. Daha sonra bir adam koşarak geldi ve kendisini öldüreceklerini söyledi.

"Musa korku ipinde çevresini gözetleyerek oradan çıktı. Rabbim! Beni zalim milletten kurtar" dedi. Medyen e doğru yöneldiğinde: "Rabbimin bana doğru yolu göstereceğini umarım " dedi" (el-Kasas; 28/21-22).

Musa (a.s) böylece yurdundan uzaklaştı. Yanına yiyecek hiç bir şey de almamıştı. Tam sekiz günlük yolu ağaç yaprakları yiyerek aştı. Mısır ile Medyen arası sekiz günlük bir mesafedir. Allah Teâlâ'nın bu seçkin kulu aç ve bitap düşmüş olarak bu uzun mesafeyi katetti ve nihayet Medyen'e ulaştı. Kur'ân-ı Kerim'de kıssa şöyle devam ediyor:

"Medyen suyuna geldiğinde davarlarını sulayan bir insan topluluğu buldu. Onlardan başka hayvanlarını sudan alıkoyan iki kadın gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?"dedi. "Çobanlar ayrılana kadar biz sulamayız. Babamız çok yaşlıdır (onun için bu işi biz yapıyoruz) " dediler. Musa onların davarlarını suladı. Sonra gölgeye çekildi: "Rabbim! Doğrusu bana indireceğin hayra muhtacım" dedi" (el-Kasas 28/23-24).

İbn-i Kesir El-Bidaye ve'n-Nihaye'de bu olayı şöyle anlatıyor: "Medyen suyunda çobanlar koyunları suladıktan sonra kuyunun ağzına büyük bir kaya koyarlardı. Bu iki kadın da artan sularla koyunlarını sulamaya çalışırlardı. Musa (a.s) kayayı kuyunun ağzından tek başına kaldırdı su çekti ve kadınların koyunlarını suladı. Sonra tekrar kayayı yerine koydu. Bu kayayı ancak on kişi kaldırabilirdi. Musa (a.s) ise on kişinin halledebileceği bu işleri tek başına halletmişti. Kızlar babalarına gidip Hz. Musa'yı ve yaptığı iyiliği anlattılar. Kur'an-ı Kerim'de kıssa şöyle devam ediyor:

"O sırada kadınlardan biri utana utana yürüyüp ona geldi: "Babam sana sulama ücretini ödemek için seni çağırıyor dedi. Musa ona gelince başından geçeni anlattı. O: "Korkma! Artık zâlim milletten kurtuldun"dedi. İki kadından biri: "Babacığım onu ücretli olarak tut. Ücretle tuttuklarının en iyisi bu güçlü ve güvenilir adamdır dedi. Kadınların babası bana sekiz yıl çalışmana karşılık bu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan o senden bir lütuf olur. Ama sana ağırlık vermek islemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın" dedi. Musa: "Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım bir kötülüğe uğramayacağım. Söylediklerimize Allah vekildir" dedi" (el-Kasas 28/25-28 ).

İbn-i Kesir şöyle diyor: "Kızların babasının kim olduğu hakkında görüş ayrılığı vardır. Bunun Şuayb (a.s) olduğu hususunda kanaatler vardır. Ulemanın çoğunluğu da bu görüştedir. Hasan Basri Malik b. Enes'den naklolunan bir rivayeti delil getirerek diyor ki: Hz. Şuayb kavmi helâk olduktan sonra uzun bir ömür yaşamış tâ ki Musa (a.s)'a ulaşmış ve kızını ona nikâhlamıştır.

Hz. Şuayb (a.s)'ın kızıyla nikâhlandıktan sonra Musa (a.s) Medyen'de kalıp hanımının mehri olmak üzere on yıl koyun güttü. Bir rivayete göre Peygamberimize tam olarak ne kadar çalıştığı sorulmuş; o da on sene olduğunu buyurmuştur. Buradan anlaşıldığı üzere tam on yıl çobanlık yapmıştır.

Hz. Musa (a.s) ya Peygamberliğinin Bildirilmesi

Musa (a.s) Medyen'de on sene kalıp mehrini tamamladıktan sonra Mısır'a dönmeye karar verdi. Ailesiyle birlikte yola koyuldu. Karanlık ve soğuk bir gecede yolu şaşırdı ve dağ geçidinin yolunu bir türlü bulamadı. Çakmak taşıyla bir şeyler tutuşturmaya çalıştı başaramadı. Soğuk iyice şiddetlendi. Kansı da hamileydi ve doğum zamanı da yaklaşmıştı. Musa (a.s) ve ailesinin gerçekten yardıma ihtiyacı vardı. Kur'an-ı Kerim'de bu olay şöyle anlatılıyor: "Musa süreyi doldurunca ailesiyle birlikte yola çıktı. Tür tarafından bir ateş gördü. Ailesine: "Durunuz ben bir ateş gördüm; belki oradan size bir haber veya tutuşmuş bir odun getiririm de ısınabilirsiniz" dedi. Oraya gelince kutlu yerdeki vadinin sağ yanındaki ağaç cihetinden: "Ey Musa! Şüphesiz ben âlemlerin Rabbi olan Allah'ım " diye seslenildi. "Değneğini at!." Musa değneğin yılan gibi hareketler yaptığını görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa! Dön gel. Korkma. Şüphesiz güvende olanlardansın" denildi. "Elini koynuna koy lekesiz bembeyaz çıksın. Korkudan açılan kollarını kendine çek! Bu ikisi Firavun ve erkânına karşı Rabbinin iki delîlidir. Doğrusu onlar yoldan çıkmış bir millettir" denildi. Musa: "Rabbim! Doğrusu ben onlardan bir cana kıydım. Beni öldürmelerinden korkarım. Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu beni destekleyen bir yardımcı olarak benimle gönder çünkü beni yalanlamalarından korkarım" dedi Allah: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ikinize bir kudret vereceğiz ki onlar size el uzatamayacaklardır. Ayetlerimizle ikiniz ve ikinize uyanlar üstün geleceklerdir" dedi" (el-Kasas 28/29-35).

Tâhâ sûresinin ilk ayetlerinde Allah Teâlâ ile Musa (a.s) arasında geçen konuşma daha ayrıntılı bir şekilde verilir. Şu ayetler Allah Teâlâ'nın Musa (a.s)'yı rasul olarak görevlendirdiği zamanın anlaşılmasında yardımcı oluyor: "Ben seni seçtim artık vahyolunanı dinle. Şüphesiz ben Allah'ım. Benden başka ilâh yoktur. Bana kulluk et Beni anmak için namaz kıl!" (Tâhâ 20/13-14).

Ve daha sonra Allah Teâlâ Musa (a.s)'ya şöyle buyuruyor: "Firavun'a gidin; doğrusu o azmıştır. Ona yumuşak söz söyleyin belki öğüt dinler veya korkar" (Tâhâ 20/43-44).

Allah Teâlâ'nın Musa (a.s)'ya bunu emretmesinden sonra Musa (a.s) ile Firavun arasında amansız bir mücadele de başlamış oluyordu. Hak ile bâtıl'ın amansız savaşı. Bütün peygamberlerin birbirlerine miras bıraktıkları tevhid mücadelesi...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://urfa.forummum.com
SEDEF_63
Admin
SEDEF_63


Kadın
Mesaj Sayısı : 91
Yaş : 34
Nerden : Heran Heryer Olabilir
Kayıt tarihi : 20/01/09

Hz. MÛSA (a.s) Empty
MesajKonu: Geri: Hz. MÛSA (a.s)   Hz. MÛSA (a.s) EmptySalı Ocak 27, 2009 9:17 pm

Hz. Musa (a.s) Allah Teâlâ'nın bu emriyle Firavun'a gitti. Onu güzellikle Allah'a iman etmeye davet etti: "Musa: Ey Firavun! Ben âlemlerin Rabbinin peygamberiyim! Bana Allah'a karşı ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden bir mucize getirdim İsrailoğulları'nı benimle beraber salıver" (el-A'raf 7/104-105).

"Firavun: "Musa! Rabbiniz kimdir?" dedi. Musa: "Rabbimiz her şeye ayrı bir özellik veren sonra doğru yola eriştirendir" dedi" (Tâhâ 20/49-50).

Firavun bu davete icabet etmedi ve direndi. Musa (a.s)'yı zindana atmakla tehdit etti. Musa (a.s)'da Firavun'a belki iman eder diyerek ispat edici bir delil getirmek istedi. Asasını yere attı kocaman bir yılan oldu. Elini koynuna sokup çıkardı gözleri kamaştıran bir güneş parçası oluverdi. Musa (a.s)'nın gösterdiği bu mucizeler karşısında Firavun gerçekten korkmuştu. Bunun üzerine o da sihirbazlarını toplayıp Musa'yı mağlup etmeyi kararlaştırdı. Ülkesindeki bütün ünlü sihirbazları çağırttı ve onlardan Musa (a.s)'nın yaptıklarından daha büyük bir sihir yapmalarını istedi. Onlarda hazırlandılar ve bir gün kararlaştırdılar. O gün gelince de halkın gözleri önünde Musa (a.s) ile yarışmaya başladılar.

"Sihirbazlar: "Ey Musa! Marifetini ya sen ortaya koy veya biz koyalım" dediler. Musa: "Siz koyun"dedi. Sihirbazlar marifetlerini ortaya koyunca insanların gözlerini sihirlediler ve onları ürküttüler büyük bir sihir yaptılar. Biz de Musa'ya: "Asanı koyuver" dedik o da koyuverdi. Hemen onların uydurduklarını yutmaya başladı. Hak tahakkuk etti. Onların yaptıkları boşa gitti. İşte orada yenildiler küçük düştüler. Sihirbazlar secdeye kapanıp: "Âlemlerin Rabbine Musa ve Harun'un Rabbine inandık" dediler" (el-A'râf 7/115-122).

Sihirbazların iman etmeleri Firavun'u çok kızdırdı. Onları öldürmekle tehdit etti. İşte küfür acizliğini bu olayla bir kere daha ortaya koymuş oldu.

Gelişen bu olaylar Firavun'u yola getireceği yerde onu daha çok azdırdı. Ve Musa (a.s) ile kavmini ortadan kaldırmadıkça rahata kavuşamayacağına inanıp bu arzusunu yerine getirmeye çalıştı. Musa (a.s) Firavun ve kavmini imana çağırmaya devam etti. Firavun inkâr ettikçe Allah Teâlâ onun kavmine tufan çekirge haşarat kurbağa kan gibi çeşitli azablar gönderdi. Ancak bunların hiç biri Firavun ve kavmini yola getirmedi.

Firavun küfür ve inadında ısrar ve Musa (a.s)'nın davetine de icabet etmemeye devam etti. Allah Teâlâ Musa (a.s)'ya İsrailoğullarını bir gece Mısır'dan çıkarıp Filistin diyarına götürmesini vahyetti. Bir gece Musa ve kavmi şehirden çıkıp Süveyş halici boyunca Kızıldeniz'e yöneldiler. Firavun şehirde İsrailoğullarından hiç bir iz göremeyince kaçtıklarını anladı ve bütün ordusunu seferber ederek peşlerine düştü. Firavun ordusunun çok kalabalık olduğu rivayet edilmektedir. Firavun iki gün sonra İsrailoğullarına yetişti. İsrailoğullarının önlerinde geçilmesi mümkün olmayan bir deniz arkalarında kocaman bir ordu vardı. İsrailoğulları "Yakalandık yâ Musa" diye yakınmaya başladılar. Kur'ân-ı Kerim'de olay şöyle anlatılıyor: "Musa: "Hayır Rabbim benimle beraberdir bana elbette yol gösterecektir"dedi. Bunun üzerine Biz Musa ya: "Değneğinle denize vur" diye vahyettik. Hemen deniz ikiye ayrıldı her parçası yüce bir dağ gibiydi. İşte oraya geridekileri de yaklaştırdık. Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık" (eş-Şuara 26/62-65).

"Firavun ordusuyla onları takib etti. Deniz de onları içine alıverdi. Hem de ne alış!" (Tâhâ 20/78 ).

Kur'an-ı Kerim'de Allah Teâlâ bir zâlimin kâfirin sonunu böyle anlatıyor; ve bir kavmi nasıl kurtardığını da. İşte Hak Bâtıl'ın tepesine böyle inip onu ortadan kaldırabiliyor.

Firavun ordusu bir tek kişi kalmamacasına yok oldu. Firavun ise ölümün geldiğini anlayınca iman ettiğini açıkladı: "Firavun boğulacağı anda: "İsrailoğullarının inandığından başka tanrı olmadığına inandım artık ben de ona teslim olanlardanım" dedi. Ona: "Şimdi mi (inandın)? Daha önce başkaldırmış ve bozgunculuk etmiştin"dendi" (Yunus 10/90 91).

Bu olaydan sonra Allah Teâlâ Hz. Musa (a.s)'ya kavmiyle birlikte Beyti Makdis'e yönelmelerini emretti. Yola koyuldular. Çölde su bulamayıp şiddetli bir susuzluğa kapıldılar. Gelip Musa (a.s.)'a sitem ve şikayette bulundular. Allah Musa (a.s)'a âsâsını taşa vurmasını emretti. Vurunca taşın oniki yerinden su fışkırdı. Her Yahudi kabilesine bir göze düşüyordu. Onlar bu gözelerden kana kana içtiler susuzluklarını giderdiler. Allah Teâlâ İsrailoğullarına gökten kudret helvası ve bıldırcın eti de gönderdi. Fakat İsrailoğullarının o ikiyüzlülükleri bütün bu nimetlere rağmen kendini burada da ortaya çıkardı. Bir tek yemekle yetinemeyeceklerini söylediler: "Ey Musa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız. Bizim için Rabbine yalvar da bize yerin bitirdiği sebze kabak sarmısak mercimek ve soğan yetiştirsin" demiştiniz de "hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin orada şüphesiz istediğiniz vardır" demişti" (el-Bakara 2/61).

Sonra Allah Teâlâ Hz. Musa'ya Filistin'e gitmeyi emretti. Orada Heysanilerin kalıntıları ve Kenanlılardan meydana gelen zalim bir topluluk ile karşılaştılar. Musa (a.s) kavmine buraya girip bu zalimlerle savaşmalarını ve onları bu mukaddes beldeden çıkarmalarını emretti. Fakat İsrailoğulları buna cesaret edemedi: "Ey Musa! "Onlar orada oldukça biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin savaşın doğrusu biz burada oturacağız" demişlerdi" (el-Maide 5/24).

Çünkü İsrailoğulları Firavun ülkesinde zillet ve adiliğe aşağılanmaya alışmışlardı. Onlar için bazı değerleri ele geçirmek için savaşmak bir manâ taşımıyordu. Allah'da onları Tih çölüne attı ve yollarını şaşırttı. Kavmine söz geçiremediğinden yakınan Musa'ya Allah Teâlâ: "Orası onlara kırk yıl haram kılındı. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklar. Sen yoldan çıkmış bir millet için tasalanma" dedi" (el-Maide 5/26).

Zamanla bu zillet içinde yaşayan nesil yerini hürriyetle yetişen ve izzetle yaşayan bir nesile terketti. Bunlar da bir müddet sonra Arz-ı Mukaddes'e girmeye muvaffak oldular.

İsrailoğulları bu kırk yıl içinde çok çeşitli sapıklıklarda bulundular. Hz. Musa'nın Tur dağında kırk gün geçirdiği bir zamanda Sâmirî isimli bir şahsın imal ettiği ve "işte sizin de Musa'nın da tanrısı" dediği altından bir buzağıya tapmaya başladılar. Musa (a.s) döndüğünde onları buzağıya tapınır görünce çok üzüldü. Harun (a.s)'a çıkıştı. İsrailoğulları'nı buzağıya tapınmaktan vazgeçirmeye çalıştı. İsrailoğulları ise her fırsatta iki yüzlülüklerini sergilediler (Sâmirî olayı bak. Daha fazla bilgi için bk. Sâmirî mad.). Musa (a.s) hayatı boyunca tevhid yolunda mücadele etti. Bu uğurda pek çok eziyetle karşılaştı. Yurdundan çıkarıldı ölümle tehdit edildi ve etrafında kendisiyle beraber inanan pek az insan bulabildi.

Musa (a.s) Tih çölünde Harun (a.s)'dan sonra öldü. İsrailoğullarını Arz-ı Mukaddes'e sokamadı. Öldüğünde yüz yirmi yaşında idi. Buhârî onun ölümü ile ilgili olarak şunları rivayet ediyor: "Ölüm meleği geldiğinde Musa (a.s) onun yüzüne dikkatle baktı. Canını almaya gelen Azrail (a.s) korktu ve gözü karardı. Sonra: "Yarabbi beni bir kuluna gönderdin ki ölmek istemiyor" diye tazarru eyledi. Allah Teâlâ o hali üzerinden kaldırarak tekrar Musa'ya gönderdi: "Söyle sayılı olmak şartıyla istediği kadar yaşasın". Hz. Musa: "Yarabbi sonra ne olacak?" dedi. "Öleceksin" buyuruldu. "Öyle ise ölüm şimdi gelsin" niyazında bulundu. Sonra Allah Teâlâ'dan kendisini bir taş atımı Beyti Makdis'e yaklaştırmasını orada ölmesini ve oraya gömülmesini istedi. Ebu Hureyre (r.a) şöyle diyor: "Rasulullah (s.a.s): "Eğer ben sizinle beraber orada bulunsaydım onun yol kenarında ve kızıl bir kum tepesinin yanında bulunan kabrini size gösterirdim" buyurdu".
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://urfa.forummum.com
 
Hz. MÛSA (a.s)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Din Ve Islam Kültürü :: Peygamberlerimizin Hayatı-
Buraya geçin: